13 Haziran 2011 Pazartesi

yapmam gerekeni yapamama...


bugün çok mühim birşey oldu... insanlar bilmem kaç tane partinin arasından hangisinin ideolojisinin onlara daha yatkın olduğuna, hangisinin daha demokratik, daha insancıl, daha iyi bir gelecek sağlayacağına karar verdi... sözde...

biraz futbol gibi ya da çok iyi bir restaurant ın menüsünden yemek seçmeye benziyor.. hangi yemek midemi bozmayacak.. hangisi azımda öyle bir tad bırakıcak ki gene o yemeği isteyeceğim... ya da o yemeği ben karşılayabilcek miyim? yanında su mu içeceğim ya da kola, ayran yok yok bir kadeh şarap, bir bardak bira ile şenleneceğim..

Bir çok insan diğerlerini cahil, gerizekalı, kayıtsız, bilgisiz diye yargıladı.. biz kimiz ki onu bunu yargılıyoruz...

Düşünüp duruyorum... bağımsız adaylar bulundukları bölgelerde isim yapabilme şansına sahip insanlar, kesimleri tanıma, tanıtma, amcaoğlu, yenge diye giden ondan bundan duyulan güvenle gittiğin mahallenin güvenilir kahvehanesi onlar... güvenilir adaylar...

kimseyi seçiminden dolayı küçümsememek lazım..

Bunların dışında gerçekten de genel resme baktığımda insanların seçme haklarının seçeceği şeyin gerçekten ne olduğunu bilmemesinden kaynaklandığını düşünüyorum.. o adam daha yüksek ses tonuyla konuşuyor, sürekli televizyonda, tanıdık bir yüz diye oy vermiş olanlar olabilir... Generasyonların beklentisi farklı olabilir... ekmeğin nerden geldiği olabilir...

gerçekten bir seçim yapılabildiği konusunda süphelerim var...çoktan seçmeli sınavlarda bile 4 farklı sonuç vardır insanların kafasını olabildiğince doğru cevaba yönlendirirsin... bilmiyorum seçim haritasını gördükçe insanların seçme nedenleri neler acaba diye düşünüyorum.. yaptıkları seçimlere iten şeyler ne? neden olmadan sonuç anlamsız geliyor... benim populasyonum hayal kırıklılığına uğramışken diğer populasyonlar neden halay tepiyor? bölünme nerden geliyor? Irkçılığın yakınından geçmemesi gereken bir toplum da belirli topluluklara kötülük nerden geliyor?

sosyal psikolojinin neresinde seçim yaparkenki nedensellik inceleniyor? hangi topluma hitap ediyor? cehalet diye adlandırdığımız yargıya nerden varıyoruz?

Sanki daha çok zorla birilerine seç demişiz gibi geliyor. bu a ile b ile c ile hiç alakalı değil hatta ve hatta ideolojilerin yakınından bile geçmiyor... a, b ve c arasındaki fark beşiktaş, fenerbahçe ve galatasaray arasındaki farkla aynı değerde... snra beşiktaşlıyken galatasaraylı olana fenerliyken yurdum takımını da destekleyene kızıyoruz.. 12 senedir kupa alan bir takımdan bahsederken tabi ki insanlar kazanan takımı tutmak isteyecektir her ne kdar gönüllerde karabükspor u destekleselerde... ama işte bilmediğimiz bir şey var karabükspor kimin kardeş takımı? eğer karabükspor daha büyük bir takıma oynasaydı kime oynardı? beşiktaş? Fenerbahçe? Galatasaray? o zaman bilseydi bu insanlar kupa alan takımdansa karabük ü destekleyen takıma oynamaz mıydı?

vallahi billahi bilemedim... sosyal psikolog olsam bi sonraki seçimlere kadar seçenin seçim sürecindeki nedenselliğini bunu duygusal mı rasyonel mi yaptığını araştırırdım.


Seçimlerden önce muhtarlıkların seçmene kitapçıklar dağıtmasının öneminin altını çiziyorum. Bu kitapçıklar daha büyük bir resmi temsil ediyor... öğrenmeyi, öğrendiklerinden ders çıkartmayı ve benim bu beyin fırtınasını bırakıp asıl yapmam gereken doktorama geri dönüş sinyallerimi... saat 02:46 1300 kelime yazdım ama hiç bişey ifade etmiyolar...

insan sadece kendi kendini hayal kırıklılığına uğratabiliyor ve kendinden özür dilemesinin hiç bir anlamı yok...

12 Haziran 2011 Pazar

Zoraki kayıplar




Sevginin ne zaman insanlara zarar vermeye başladığını bilmiyorum... birbirini çok seven iki insan neden birbirilerine muhtaç duruma düşerler... birbirilerine zarar vermeye ve o zamana kadar olan bütün güzellikleri unuturlar...

Bunlar hayatın zorlukları değil aslında daha kötüleri var.. ölümler var, özgürlüğünü kısıtlayacak elinden sevdiğin şeyleri alacak iktidarlar var...toplumun zorlukları var.. her gün işe gidecek ve gelicek faturaları ödeyecek, çocukları okutacak, hastalıklarla, kazalarla baş edicek ama günün sonunda şükredicek çok şey var ve aslında bunun en büyüğü günün sonunda yanında seni seven kişiyle uyanıcak olman olucak...

Birbirine aşık iki insan... birbirilerinin aşkına ne zaman muhtaç olurlar?

Çoğu insanın ergenlerden beklediği davranışları yetişkin, çoluklu çocuklu yetişkinlerde görmek bazen insanı hayrete düşürse de.. her seferinde oha lan böyle bir sevgi var mı diye şaşırmadan edemiyorum... filmleri çekildi bunların.. romantik komedi falan da değil ha.. ağır dramatik aşklar.. sonunda ana karakterlerin kişiliklerinin çöktüğü, sevgiyi nasıl aldıklarını bilemedikleri hatta birbirilerini ölüme sürükledikleri.. iletişim kuramadıkları, etraflarındaki insanlara zarar verdikleri ağır aşklar bunlar...
30 sene geçer 2 tane dünya tatlısı çocukları vardır bu birbirine aşık iki insanın... çocuklar büyümüştür bunca aşk dolayısla olan zorluklara rağmen... aşkları yıllar içerisinde ekonomik zorluklarla, psikolojik rahatsızlıklarla, yalnızlıklarla savaşmıştır... ölümler, kavgalar, dramlar.. hepsine rağmen bu iki aşık direnmişlerdir...bu nokta da herkes lan gerçekten var böyle aşk diye içinden geçirip, jenerik geçerken göz yaşlarına engel olamayıp.. filmin soundtracklarini indirip çılgıncasına o muhteşem aşkın hayalini kurarlar...

Peki o dünya tatlısı çocuklara ne oldu sorusu gerçekten izleyicinin aklının ucundan geçmez, ya da çocuklara üzülünür sadece 30 saniye falan...Çünkü kendini o karakterlerin bir yerlerinden girip kuyruk sokumunun bir dokusu olan izleyicimiz der ki " bana yazık..asıl ben bunu haketmiyorum!" ve akıllarda filmden bir replik kalır " ben bugün hayatımın aşkını kaybediyorum anlıyor musun beni?"
Oracıkta ana karakteri boğasım öldüresim, yerden yere vurasım geliyor ki onun realitesi ile benim realitem farklı olduğundan içimden sadece ve sadece şunlar geçiyor... 30 senedir hayatımın aşkı dediğin adamla yatıp kalkıyorsun, 3o senedir o adamın kokusunu duyabiliyorsun, 30 senelik aşkından yanında 2 tane çocuk meydana gelmiş, hayattasın, evin barkın var, çocukların sana muhtaç değil, daha ne istiyosun be kadın!!!! git kendine bir uğraş bul! ya bi git spora başla, git resim yap, git ütü yap, bu ne lan!

Ziyadesiyle ben bu insanlardan utanç duyuyorum... bunun bir film trajedisi olmadığı, it is a true story olduğu varsayılırsa da... o çocukların yaşadıklarının onları daha güçlü kılacağına inanıyorum... belki başettiklerini çok büyük sanıcaklar yıllarca, ya da baş edemedikleri en başından beri onların olmayan problemi yüklenicekler... merak etmeyin... güçlü çocuklar oldukları için bir şekilde kurtulurlar...

Bir diğer yakarışım da kıymayın lan o çocuklara!!!

17 Mayıs 2011 Salı

kadının olayım ama önce bi ....



Hayatının büyük bir kısmını yoluna sokan insanlar ne yaparlar... kendilerini eleştirmeye başlarlar... veyahut benim konumum daki biri ne yapar?! yapması gereken şeyleri yapmamak için elinden geleni yapar! O da değil aslında... 8 aylık bir iş arama süreci sonrasında doktoraya başlayan şu bünyem şu an geçtiği 1 sene 9 ayı inceleme altına aldı...

Araştırmacı ruhumun derinliklerinde yatan o gerçekçi, araştırmacı gazeteci ruhlu bir yandan da kendi kendine iyi polis, kötü polis, delikanlı ile punk gençlik arasında kalan karman çorman bir yaratık diyelim... analiz etmeden duramıyorum.. çok öznel belki ya da çok yanlış... bilmiyorum.. kendimi durduramıyorum... amma velakin...

1 sene 9 ay sonra....


eğer zamanında yapılan hatalar yapılmasaydı şu an burda olmaz, çok farklı bir hayat yaşayıp çok farklı bir şekilde mutlu olmaya çalışıcaktım.. insanın seçimlerinin ve davranışlarının yarattığı olasılık zincirlerinin sonuçları ne kadar ilginç ve büyüleyici... pişman olduğumuz şeylerin şu an bulunduğumuz noktaya etkileri ne kadar açık ve net...
O hatalar sayesinde şu an benim yaşadığım ve yaşayacağım ülke, doğduğum yer olma olasılığını yitirebilir...aidiyet duygusunun değişimi çok farklı birşey... bundan 1 sene 9 ay önce ait olduğum bir ülke değil bir adam vardı... şu an ait olduğum bir şehir var.. ve belki ileri de bir ülke de olur..

bir erkek ve bir dişi paylaşınca hayatı o insanın duyguları, davranışları, kokusu, fiziği diğer insana ait oluyormuş... Sahip olmak böyleymiş...İlişki bitince bedenler duyguyu nereye koyacağını şaşırıp kese kağıtlarına doldurup atmaya başladığında bünyeden ait olduğun yer odan, şehrin, sosyal ortamın ve belki de iş yerinde masanın hemen yanındaki o tek anahtarın açtığı o çekmeceye aktarılıyormuş... bedensiz kalmış bir bünyenin gölgesinin sürekli sarhoş takılması gibi birşey belki de.. metafora boğdum kendimi... yokluğunu hissetiğin bir bütünlük sadece..."what if.." diye başlayan soru cümleciklerinin kesinlikle ah keşke diye sonlandırılmaması gerektiği bir durum...

Bu nedenle napıyor insan... vampir dizi ve filmlerine o kadar maruz kalıyor ki ister istemez.. bir vampir hayatı yaşamaya adıyor kendini..(metaforu alalım, bünyemiz etrafında gezdirdikten sonra okumamazlıktan gelelim) Ama işin aslı şu, bilmeyenlere spoiler vereyim...vampirler de aslında duyguları fazla hissettikleri gibi bunları kapatıp sadece kana susamış hayvanlara dönüşebiliyorlar.. çünkü darvin amcamız ne demiş survival of the fittest!!!





Sorun teşkil etmeyen bişeyi düzeltmemeli bir insan, ya da onu sorunsallaştırıp değiştirmeye çalışmamalı... bu bazıları için oldukça zor bir kavram olmalı ki, osuruğu alıp ipe dizip bak ben ne yaptım diye gezinebilirler ortalıkta... sorun yaratmayı kendime has bir nitelik bilip bunu benimsemeyi de çok severim... şu an ki sorunum, sorunu kendime ifade ederken bile çelişebilir hale gelmem...çünkü ortada öyle bir sorun yok...insan dediğin çok riyakar bir hayvan...

Sevgiler...

4 Mayıs 2011 Çarşamba

do not give up without a fight!

That is my new motto!

Three weeks ago, the dream that was given to me had taken away without giving me a rational reason. I found myself in bed crying for couple of days.. thought that I won't be able to survive this fall that easily.

Then I applied for benefits, then searched for my rights, went to the citizen advice bureau and accepted that may be this is not my dream for now..I'm not there yet...but still kept on pushing for my right!

So, after 3 weeks of misery, yesterday, my dad's driving licence solved the problem!!!!

Not starting celebrating yet! I have a bottle of champaign resting in my room to be popped! not until the official registration! bring it on!

in 2014.... I will have two letters before my name... DR

25 Nisan 2011 Pazartesi

"It is not the end of the world" or "everything happens for a reason"



I'm a psychologist or a prospective psychologist. I have an understanding of human behaviour, emotions, reactions, life struggles, death, birth, loss of the loved ones and the list goes on...

However knowing doesn't make it any easier for me to overcome what I'm going through...
It is like having lots of people around me playing prerecorded voice mails over and over again to me and saying it is not the end of the world.

well! I KNOW IT IS NOT THE END OF THE WORLD!!!!!

and now almost everyone is saying to me this wasn't what I really wanted in the beginning, even it wasn't, it does not change the fact that I wanted in the end. I had it in the end. And then some red type rule came along...

I'm angry! I'm angry at people for taking it away from me. I'm angry at the university to not to look through every detail of this before offering me the position. I'm angry at myself for believing that I was lucky and finally I was going to do what I really wanted to do.. I am angry at my self for leaving my job, I'm angry at myself believing that I have rights! I'm angry at my parents! I'm angry at karma! I'm angry at God! I'm angry that the relief is not easy for me! I'm angry at who ever came up with these laws! I'm angry at my housemates for playing so loud music! I'm angry at the world for not having enough distractions to keep me busy! I'm angry because I'm broke! I'm angry because I'm mature enough to not to hide behind other things and create other dramas! I'm angry because I'm alone!

why does it have to be such a war for some people where as it comes really easy to some people...
Can't I have some?

there are worse problems people are going through in their lives. I'm not ignoring them and putting mine on the top of what the world is going through but the thing is life is an individual battle. I wasn't dreaming of anything, I wasn't having any expectations from life at all... I was just keeping on and putting the kettle on every day after work.. that was the way it was supposed to be.. A fairy tale was meant to happen but I didn't have a fairy god mother !

Have you ever regretted who you are? Well, I am! I regret I studied psychology, I regret I had high expectations from myself!

I don't envy anyone... For some I was born with privileges, I was a part of two cultures, two languages, two nations... I will tell you.. I have nothing... I don't even know where I belong... I don't look like either nationalities, I resemble both...I have no rights where I live right now, even though people are coming here because they have rights... and I don't think it doesn't even matter if I had rights in the other country because they are meant to be disregarded.


So my problem is not the fact that something is taken away from me.. well 40 percent it is, my problem is, it is taken away from me whether I had rights or not... or my rights doesn't count... actually I have no rights. An immigrant have more rights than me, an EU citizen have more rights than me, a turkish cypriot has more rights than me!
my problem sucks!

19 Nisan 2011 Salı

if I tried to put what I'm feeling in to words...

I'm a girl who was about to get married with the prince charming and left alone on her way to the altar, or a child who was promised to have the dream toy, had a chance to play with it for a little bit to realize that is the perfect gift and then learn that no one will let her to play with it again or a footballer who had the perfect transfer to his dream team and then got injured and can't play anymore, or a oscar nominated actress who was given that she is the candidate to have the oscar and at the last minute, the trophy goes to someone else...

I've been working so hard to get to this point where I thought I accomplished something and it wasn't even the hardest part. I have chosen to do something that was tough, needed commitment, desire, knowledge. I knew what I was getting in to and now, just because I didn't fulfill my duties as a citizen, they have a right to take it away from me.

I'm not a wanting type. I don't want everything, or I don't get everything, I have to strive, struggle, crawl and maybe at the end get the least of it. But this time, I thought I deserved this. all of it. After all these years of trying to get to this point, putting all that hard work. I thought I had my dream at last. For god's sake, I have been working at a smoothie shop for the last 8 months just to be here and get the job. People are saying a right which is already given, cannot be taken that easily. But they can rip your heart out, make you wanna scream your lungs out, make you wanna die in seconds, at the end of the day, they will continue working at their workplace and today is a bad day with a collateral damage.

how am I suppose to move on... and please don't tell it is not the end of the world...

16 Mart 2011 Çarşamba

uzaktan...

yazabilceğim çok şey vardı bi es verdim ve hepsi anlamını yitirdi... boşluk, gerçekten yazabilceğime inanmıştım halbuki... ona ne söyleyebilceğimi, ne diyebilceğimi, yarın bir yerde karşılaşırsak nasıl bir tepki verebilceğimi bilmiyorum.. ben onu bırakabilmek için ülke değiştirdim.. ya da ülke değiştirdiğim için onu bırakabilceğime inandım.. başka türlüsünde ilk tanıştığım zaman teenage aklımla ona söylediğim bir sonumuz olucaktı...

haberin gelmiyo hiç.. ne yapıyosun bilmiyorum... seni koruyan birileri var mı.. seven birileri...kendine dikkat ediyo musun...çok kahve içmiyosundur umarım..çok kilo verdiğini duymuştum, umarım kilo almışsındır yeniden, sağlığına hiç bir zaman önem veremedin zaten..sevdin mi başkalarını.. çok ama çok sevebilirsin başkalarını...mutlu olmanı çok istiyorum... özür dilerim... seni çok üzdüm...

kahve, sigara ikilemesi hala devam ediyor.. ama ilerliyorum...inanıyorum sonunda yapıcam bişeyler..psikoloji okuduğuma çok pişman oluyorum bazen.. veteriner falan olsaydım, ya da işletmeci... o zaman beni gene o zamanlar sevdiğin gibi severmiydin acaba? bazen kötü günlerim oluyo o zaman saklanabilceğim bir yer düşünüyorum, sen geliyosun aklıma...herşeye rağmen güvende hissettiğim tek yerdi göğsündeki çukur...doktora yapıcam...kendimden vazgeçmiyorum...korkma iyiyim...

daha çok anlatmak isterdim halbuki ama ne diyebilirim bilmiyorum...unutmadım...